Kahvenin tarihçesi
M.S. 850 yılına dayanır. Her şey Kaldi adında, Etiyopyalı bir çobanın güttüğü keçilerin bir meyveyi yedikten sonra canlanmalarını fark etmesiyle başlamış.


Kahve Türkiye'ye nasıl geldi?
Kaffa kelimesi Arapça'ya Qahwah olarak geçer. 15. yüzyılda Yavuz Sultan Selim döneminde Yemen Valisi olan Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul'a getirir. Kahve, burada çok sevilir.
Kahvenin popularitesini giderek arttırmasıyla Kahve Nesilleri ortaya çıkmıştır.
Farklı demleme yöntemleri kullanılarak hazırlanan kahveler insanların beğenisine sunulmuştur. Kahvenin popülaritesini giderek arttırmasıyla birlikte ‘kahve nesilleri’ adı verilen trendler ortaya çıkmıştır.
Kahvenin Tarihçesi
--Kahvenin nereden geldiğini biliyor musunuz?--

Kahvenin tarihçesi, M.S. 850 yılına dayanır. Her şey Kaldi adında, Etiyopyalı bir çobanın güttüğü keçilerin bir meyveyi yedikten sonra canlanmalarını fark etmesiyle başlamış. Kendisi de bu meyveyi denemeye karar vermiş keçi çobanı ve yedikten sonra duyduğu güç ve mutluluk çok hoşuna gitmiş. Kahvenin anavatanı Etiyopya’nın Kaffa bölgesidir. Kaffa’daki ormanlarda yetişen Arabika kahve ağaçları, çekirdekleri işlenen ilk kahveler olarak bilinir. Fırınlanma yöntemiyle elde edilen ve kahvenin Türkiye’ye gelmesine aracı olan bölge ise Yemen’dir. Hem Etiyopya’da hem de Yemen’de kahvenin keşfediliş şekli çok benzerdir. Etiyopya’da o dönem köle ticareti yapılan yol üstünde yaya olarak yolculuk eden ve yorulan köleler, yol kenarındaki kahve ağaçlarının kırmızı meyvelerini çiğneyerek tükürürdü.
Çiğnenen bu kırmızı meyve, kölelere enerji verir ve yolculuklarına devam etmelerini sağlardı. Bu durumu gören bazı tüccarlar da ağaçlardaki meyveleri ve meyvenin içindeki kahve çekirdeklerini toplayarak ticaretini yapmaya başladı. Yemen’de ilk kez 13. yüzyılda fırınlanan kahvenin ortaya çıkışı da keçilerini otlatmaya götüren bir çobanın yorgun ve uyuşuk keçilerinin kahve ağacının meyvelerini yemesi ve canlanmasına dayanır. Çobanın bu durumu fark etmesiyle de kahve ağacının canlandırıcı ve rahatlatıcı meyveleri yayılmış olur.
Kahve Türkiye'ye Nasıl Geldi?
--Ülkemize kahvenin nasıl geldiğini öğrenelim--

Kahve Türkiye’ye nasıl geldi? Kaffa kelimesi Arapça’ya Qahwah olarak geçer. 15. yüzyılda Yavuz Sultan Selim döneminde Yemen Valisi olan Özdemir Paşa, Yemen’de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul’a getirir. Kahve, burada çok sevilir. Öyle ki sarayda ‘kahveci başı’ rütbeli bir çalışan bile olur. Padişahın kahvesini pişirmekle görevli olan kahveci başı, sır tutmasını bilen bilge kişiler arasından seçilirdi. 1600’lü yıllarda Türkiye’ye gelen Venedikli tüccarlar, kahveyle tanışır ve kahvenin Avrupa’ya taşınması bu şekilde gerçekleşir. İlk başlarda sokaklarda satılan kahve, 1645 yılında ilk defa İtalya’da bir dükkanda yani ‘kahvehane’de satılmaya başlanır.

Kahvenin Nesilleri
--1. 2. 3. Nesil Kahvecilik
Farklı demleme yöntemleri kullanılarak hazırlanan kahveler insanların beğenisine sunulmuştur. Kahvenin popülaritesini giderek arttırmasıyla birlikte ‘kahve nesilleri’ adı verilen trendler ortaya çıkmıştır.--
1. Nesil Kahvecilik
5 asırlık bir geçmişe sahip olan kahvenin günlük hayatın içerisine yavaş yavaş sızdığı dönem 1. nesil kahvecilik olarak biliniyor. 1900’lerin başına denk gelen bu süreç, suda çözünebilen kimyasal işlemden geçirilen toz kahveyle başladı. 1. Nesil kahvecilik döneminde kahve alınır, satılır ve tüketilirdi. Bu döneme damgasına vuran olay ise R.W Hills ile Austin’in kahveyi vakumlu paketlere koyarak satma fikri oldu. Bu fikirle birlikte kahve, daha uzun sürelerde saklanabilir hale geldi. Böylelikle tüm dünyadaki tüketim oranı hızla arttı. Kahveye talep arttıkça, üreticiler de en kolay ve hızlı yoldan kahve hazırlama yöntemlerini aramaya koyuldu. Bu da kahve kültürünün doğuşunu hazırladı. Herhangi bir meyve çekirdeğiyle formu aynı olan ve bitkiden elde edilen kahvenin suda çözünebilmesi için çeşitli kimyasal işlemlerden geçti. Yalnızca sıcak su eklenip karıştırılarak hazırlanabilmesi, zamandan tasarruf için oldukça önemlidir. Aynı zamanda hazırlanışı kolaydır. Kahveyi demlemek, demleme ekipmanını temizlemek ve artan posayı çöpe atmak gibi zahmetli işlere bulaşmanıza gerek kalmaz. Vakumlu paketlerde muhafaza edildiği için de uzun süreler bozulmadan kalabilir.


2. Nesil Kahvecilik
1. Nesil kahvecilikle birlikte türeyen kahve kültürü yerine 2. Nesil kahvecilikle birlikte yavaş yavaş doğal ve daha kaliteli kahve çekirdeklerine bırakmıştır. Espresso, Cappucino, Latte vb. kahve çeşitlerinin ortaya çıkmasına ek olarak soğuk demleme gibi farklı demleme metotları da geliştirilmiştir. Özellikle kahve tutkunları için kahve aromalı tatlılar hazırlanmıştır. 2. Nesil kahveciliği başlatan kişi ise 1966 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yer alan Peet’s Coffee’nin sahibi Alfred Peet’tir. 2. Nesil kahvecilğin doğuşundaki temel nedenlerden bir diğeri de, ev iş yerleri dışında insanların sosyalleşebileceği yeni alanlara ihtiyaç duymasıdır. Günümüzde dahi insanlar kahveciye, yalnızca güzel kahve hazırladıkları için gitmiyor, arkadaşlarıyla buluşup sohbet etmek genellikle ana hedef olduğu için kahvecilerin yolunu tutuyorlar. Sonuç olarak, 3. Nesil kahvecilik dönemine girmiş bulunsak da 2. Nesil kahvecilik halen, hayatımızın önemli bir parçasını oluşturuyor. 1. Nesil kahveciliğe nazaran daha sağlıklıdır. Kahvesini yoğun sevenler için Espresso daha yumuşak içimli sevenler için Latte aromalı sevenler için Mocha gibi çeşitler ortaya çıkmış, bu sayede tek tip kahve alışkanlığı aşılmıştır. Kahve müşteriye hazır halde servis edilir. Hazırlanma sürecinin hiçbirine dahil olmaz sadece kahvenin tadını çıkartırsınız. 2. Nesil kahveciliğin temsilcileri, ticari kurum ve kuruluşlar oldukları için, daha fazla kar sağlamak adına kalitesiz kahve çekirdeklerini tercih edebilirler. Fakat satın aldığınız kahvenin tadından memnunsanız, herhangi bir sorun olmadığını söyleyebiliriz.
3.Nesil Kahvecilik
Son birkaç yılda lügatımıza giren, özellikle gençlerin dilinden düşürmediği 3. Nesil kahvecilik ve bu neslin savunucuları kahveyi, bir kültür olarak görüyor. Kahve kültürünün doğuşu olarak da tanımlayabileceğimiz bu dönemde kahvenin yetiştiği coğrafi bölge, çekirdeğinin türü, içerdiği kafein miktarı, hasat dönemi ve şekli, kavrulması süresi, derecesi ve tarihi, dinlendirilme süresi, hangi ekipmanla demlendiği, sertliği gibi konular hem üretici hem de tüketici açısından büyük önem arz ediyor. Kahveye derinlikle anlamlar yükleyerek üzerine araştırmalar yapan kişiler, müşteriyi en iyiyle buluşturabilmek adına çalışıyorlar. 3. Nesil kahvecilikle birlikte yeni kavramlar ve iş alanları doğdu. Kendine ait bir terimler sözlüğü dahi olan kahve, son kullanıcı tarafından dahi temel bilgiye sahip bir içecek haline geldi. Tabii terimler arttıkça, bilmesi de zorlaştığı için ‘barista’lık mesleği ortaya çıktı. Bu terimlere hakim olmanın yanı sıra hangi kahvenin ne kadar demleneceği, hangi ekipmanın kullanılacağı, çekirdek boyutuna göre yoğunluğun anlaşılması ve ona göre farklı aromalarla kahvenin zenginleştirilmesi gibi pek çok konu baristalık mesleğini icra eden kişilerin uzmanlık alanına giriyor. 3. ve 2. Nesil kahveciliğe göre daha sağlıklıdır. Ne içtiğinizi bilirsiniz. Doğal kahveden alınabilecek lezzetin son noktasıdır. Yüzlerce kahve çekirdeği arasından damak tadınıza en uygun olanı seçerek, farklı aromalarla zenginleştirebiliyor oluşunuz, asırlar boyu süregelen kahve deneyimindeki en iyi tadı elde etmenize olanak tanıyor.
